Çekim Yasası hayatınızda bir çok noktada önemli etkiler yaratır. Tabi ki tek başına etkili değildir. Çekim Yasası için “Kaçınılmaz olması” ve “gerçekliği” konusunda hem fikir olarak içeriğimizi okursanız daha iyi anlayacağınızı söylemeden geçmeyelim. Düşündükleriniz ile çekim yasası arasında bir bütünlük vardır. İyi bir şeyi gerçekten istekli olarak üzerinize çekebileceğiniz gibi korktuğunuz bir şeyi de kendinize itiraf edemeseniz de düşüne düşüne hatta istemeye istemeye yine kendinize çekebilirsiniz. Çekim yasası net olarak içtenlikle düşündükleriniz ya da içtenlikle korktuğunuz şeyler ile harekete geçmektedir. Makalemizde farklı örnekler ile sizlere daha detaylı olarak bu durumun nasıl işler hale geldiğini anlatmaya çalışacağız. Mesela bir kişiyi düşündüğünüz an o kişiden mesaj aldığınız oldu mu hiç? Tesadüf diye adlandırdığımız ancak doğru zamanda doğru yerde bulunduğunuz oldu mu? Ya da benzer hataları tekrar tekrar yapar mısınız? Cevabınız evet ise gelin sizinle birlikte çekim yasasını inceleyelim.
Her Şey Birbiri ile İlişki
Evrendeki her şey en küçük zerreden en büyük kitleye kadar birbirleriyle etkileşim halindedir. Bizim göremediğimiz enerji frekanslarıyla birbirine bağlıdır. Çünkü atom adını verdiğimiz maddenin en küçük yapı taşı, içinde belli bir frekansta sürekli sinyal yayan enerjileri barındırır aslında. Bu enerjilere “Kuark” adı verilir.
İnsan vücudu ise “Aura” adı verilen manyetik bir alan ile donanmıştır. İşte bundan dolayı tanıştığımız biri hakkında “Hiç ısınamadım, haz etmedim, çok tatlı, yine görüşelim” gibi yorumlarda bulunuruz. Bunun sebebi auranın uyum veya uyumsuzluğudur.
Çekim yasası her daim pozitif yönde çalışmaz. Bazen negatif durumun içinde, negatif düşüncede veya keyif almadığımız kişilerle beraberken buluruz kendimizi. “Ben aslında pozitif biriyim, çok güler yüzlü ve uyumlu bir insanım fakat hayatıma giren insanlar hep problemli tipler. Neden böyle oluyor” diye sorulan soruların cevabı çok basittir: Korktuğunuzu yaşamak zorundasınız…
En başta sizlere bahsettiğimiz gibi kabullen meseniz de korku noktasına çekmiş olduğunuz o problemli insanlar sizin aslında var olmasını istediğiniz kişiler oluyor. Bunu bir küçük basit örnekle, daha anlamlı olması açısından sizlere şöyle anlatabiliriz; mesela evde yalnız olan bir inançlı insanın “üç harfli varlıklardan” yani “cinlerden” korkmasına rağmen hemen bunları kafasında bertaraf etme çabaları olur. Ancak korktukça daha fazla korkar psikolojik olarak sesler duyduğunu bir şeylerin yanında var olduğunu düşünmeye başlar. Hatta sanki aynı odanın içerisinde onu izliyorlarmış gibi gelir. Burada anlatılmak istenen; siz kafanızda bazı korkuları nasıl bertaraf etmek isterseniz isteyin olumsuz sonuçlanacaktır çünkü bertaraf etmek istedikleriniz aslında korkunuzdan dolayı kafanızdan asla atamadıklarınızdır. Şimdi kaldığımız yerden devam edelim; Evet siz harika bir insan olabilirsiniz ancak farkında olmadan zihniniz sizi yönetiyor olabilir. “Ya kötü biriyse ya beni üzerse, ben artık mutlu olmak istiyorum” diye düşünüyorsanız üzülerek belirtmeliyim ki aradığınızı bulmanız biraz zor.
Kaçtığınıza Yakalanıyorsunuz
Çekim yasası hissettiğiniz her türlü frekanstaki enerjinin içinde barındırdığı duyguyu ve o duygu her ne ise öfke, korku, mutluluk vs evrende dolaşır dolaşır ve aynısını bulup size tekrar getirir. Bu nedenle düşündüğümüz birinden telefon alabiliriz o da sizi düşündüğü için. Yine bu sebepledir ki sürekli korku ve endişe dolu negatif enerji frekansı yaydığımız için yaşadıklarımız kötü olaylar, yaptığımız hatalar bir öncekinin aynısıdır.
Çözüm Nerede?
Peki o zaman ne yapmalıyız? Kendimizi ve çevremizi mi değiştirmeliyiz? Duygulardan ve insanlardan mı kaçmalıyız? Elbette hayır. Bu da sonuç vermeyecektir. Biz kaçtıkça çekim yasası bizi kovalayacaktır. Çünkü zihnimizi de yanımızda götürdüğümüzü unutuyoruz. Düşüncemizi ve enerjimizi yönetmeyi öğrenmeliyiz. Enerji frekansımız değiştikçe kendimize çektiğimiz tüm metalar, insanlar, gerçeklikler değişecektir. Evrenin ve çekim yasasının görevi budur. Her daim çalışır. Tabi ki çevre veya kendimizi değiştirmek hatta insanlardan kaçmak bunları çözmez diyoruz ancak uzun vadede ise enerji frekansımızı yönetebileceğimiz huzurlu ve farklı ortamı da bizim için var edecektir.
Aslında kendimize neyi isteyip istemediğimizi sormalıyız. Bunu dile getirirken ise doğru enerji frekansında, doğru sinyali göndermeye özen göstermeliyiz. Örnek verecek olursak:
“Hasta olmak istemiyorum yerine sağlıklı ve iyi hissediyorum…” & “Kötü sonuç almaktan korkuyorum yerine harika bir sonuç gelecek inanıyorum” gibi…
Özetleyecek olursak, çekim yasası gereği düşüncelerimiz gerçekleşmek zorunda. Benzer düşünceler her daim birbirini çekecektir. O da sizi seviyor ve düşünüyorsa benzer hamlelerde bulunacaktır. Peki düşüncelerim nasıl gerçekleşecek, nasıl olacak bilemiyorum diyorsanız, pozitif enerjinizi evrene yollayın ve nasılına karışmayın. Nasıl olacağı evrenin işidir sizin değil. Olmasını istediğiniz gerçekliğe odaklanın, onu zihninizde vizyonlayın, gerçekleşmiş gibi hissederek yaşamaya devam edin. Mucizeleri izlemek için ise arkanıza yaslanın. İyi seyirler !
İlgi çekici daha fazla içeriğe erişmek için TIKLAYIN.