Uzay dediğimizde aklımıza ilk olarak karanlık ve sonsuz bir boşluk gelir. Oysa ki bildiğimiz üzere, uzayda ısı ve ışık üreten binlerce yıldız vardır. Buna rağmen uzay boşluğu hala simsiyahtır. Bunun nedenini hiç düşündünüz mü? Sizce güneş ve yıldızlara rağmen uzay neden karanlıktır? Bunun cevabını yazımızda sizler için derledik.
Yıldızların ve parlak gökadaların varlığına rağmen uzayın siyah olmasının sebebi, evrenin çok fazla geniş olması ve giderek artan büyük bir hızla genişlemeye devam etmesidir. Bizler çıplak gözle gökyüzüne baktığımızda 7-8 bin yıldız görebiliyorken, aslında birbirine kütle çekimiyle bağlı en az 100 milyar yıldızdan oluşan Samanyolu’nun içinde yaşıyoruz. Evrenimizde bu gökadalardan 200 milyar tane bulunduğu hesaplanıyor. Yine de bu kadar fazla yıldızın enerjisi bile evrenin toplam enerji içeriğinin çok ufak bir bölümünü oluşturuyor.
Bunlara bağlı olarak düşündüğümüzde eğer bu kadar yıldız var ise baktığımız her noktada bir yıldız görmemiz gerekmiyor muydu? Neden geceleri tamamen yıldız ışıkları ile aydınlanan bir gökyüzü göremiyoruz? Yoksa, devamında hiçbir şeyin olmadığı ve uzayın bittiği bir sınır olabilir mi bu? İşte bunları sorgulayan kavrama Olbers Paradoksu denilmekte. Alman doktor ve astronom Heinrich Olbers 1823 yılında bu konuyla ilgili bir makale yazmıştır. Bu yazısında durgun ve sonsuz bir uzayda çok fazla yıldız var ise, uzayın karanlık değil tamamı ile aydınlık olması gerektiği tezini sunmuştur. Olbers’ e göre baktığımız her nokta da gözümüze bir yıldızın ışığı yansımalıydı.
Bu tezden yola çıkarsak, Güneş ve yıldızlara rağmen uzay neden karanlıktır? diye tekrar sorabilirsiniz. İşte bunun cevabı sadece güneş ve yıldızların yaydığı ışınımlarla ilgili değildir. Işık uzayda belli bir hızda yol almaktadır. Bu sebeple gökyüzüne baktığımız zaman görmüş olduğumuz o karanlık uzayın bir sınırı olduğunu göstermektedir. Evet evrenin bir sınırı var ama bu mekânsal değil tamamen zamansal bir sınır.
Evrenin bir başlangıcı var tabi ki
Bilindiği üzere Evrenin Yaşı 13.7 Milyar yıl olarak hesaplanmıştır. Uzaya şöyle bir baktığımızda aslında 13 milyar yıl öncesine bakıyoruz. Uzay karanlık, çünkü hiçbir şeyin olmadığı boş bir evrenin kalıntısına bakıyoruz. Evrenimizin başlangıcı olan Big Bang “Büyük Patlama Teorisi“, bizi başka bir paradoksun içine sokuyor. Büyük patlama dönemlerinde evrenimiz, şimdikine göre çok daha fazla parlaktı. Büyük patlamanın yaymış olduğu ısıdan dolayı, evrenin yaydığı ışık, güneşin yaydığı ışığın toplamından daha fazlaydı. Bu durumda evrenle ortaya çıkan ışınım, ışık yaklaşık 14 milyar yıldır her yere yayılmaktadır. Evreni bir küre gibi düşünecek olursak, bu durumda görünebilen, ışığın varabildiği evrenin çapının 27-28 milyar ışık yılı olduğu sonucuna varabiliriz.
Teleskoplarımızı istediğimiz yere çevirelim, nereye baksak her taraftan gelen aynı kozmik mikrodalga ışımasını görüyor ve bundan da evrenin başlangıcı olduğunu anlayabiliyoruz. Peki gözlerimiz uzayın karanlık olduğunu görürken, teleskoplarda nasıl arka planda ışık görebiliyoruz? Uzayın arka planında ışığın olduğunu bilmemize rağmen karanlık görmemizin sebebi, ışığın aslında elektromanyetik bir dalga olmasıdır. Elektromanyetik spektrumun çok ufak bir kısmındaki dalga boylarını beynimiz renkler olarak algılar ve o şekilde ışığı görürüz. Daha kısa dalga boyları yani ultraviyole ya da daha uzun dalga boyları yani kızılötesi ışığını bizim gözlerimiz algılamaz.
Büyük patlamadan kalan ışığın bize ulaşana kadar aldığı yol, uzay genişlediği için artar. Uzaklaşan bir ambulans sesinin daha düşük frekanslı duyulması gibi ışık da bir dalga olduğu için uzaktan gelen ışık daha büyük dalga boylarına yani kırmızıya doğru kayar. Işık ne kadar uzaktan geliyor ise, yolculuğu sırasında genişleyen uzay daha fazla olur ve kırmızıya doğru kayma artar. Bir noktadan sonra ise gözlerimizin algılayamadığı kızılötesine doğru geçer. Kızılötesi kameralarla bu ışığı algılayabiliyor iken, kızılötesi algılayamayan gözlerimiz bize karanlık bir gökyüzü sunmaktadır.
İşte, güneş ve yıldızlara rağmen uzay neden karanlıktır? diye sorduğumuzda öğrenmemiz gerekenler bunlar. Aslında Uzay karanlık değil sadece kızılötesi ışıklarını gözlerimiz algılayamıyor.
İlgi çekici diğer içeriklere erişmek için TIKLAYIN.